top of page

BAHAR, GÖNLÜN İÇİNDE “İLK” VE “SON” UNVANLARINI BİRLİKTE TAŞIR

Fatma Hanedan


(Bu yazımız, Şerâzat Derginin 8. Sayısında yayınlanmıştır.)


Gözleri parıldatan neşe pınarı, gözleri yağmura gebe kılan bulutlarla doludur. Ömür, sevinç bağıyla dolu olduğu kadar o bağların yanında gam yüklü dağları da omuzlamıştır. Adımlar bir gülistan içinde güllerden saçılan, misk kokularını andırır rayihalara değerken bir yandan da güllerin gövdesindeki dikenlerin yapıştığı hedef olmuştur.


Âlemdeki zıtlık birbirini döndürerek, ardı ardına vuku bularak hayat bulsa da; gönlün içindeki zıtlık, dönmeden, sırayla sahneye çıkmadan, karşılıklık, göğüs göğüse bulunur. Tıpkı yeryüzündeki ilkbahar ve sonbahar gibi.  Ilık bir meltemle gelen ilkbaharı, içinde kışı andırır kasırgalar olmadan tanırız. Su damlasının kristalleştiği ve bu kristallerin toplanarak toprağı beyaz bir gelinlikle örttüğü kışı, içinde alnı su boncuklarıyla dizen sıcaklığın yokluğuyla anlarız. Oysa gönlün içinde hem buzu iskeletlendiren soğuğu hem de toprağı çatlatırcasına kuraklaştıran güneşi birlikte görürüz. Evet, gönülde ilkbahar ve sonbahar birlikte, yan yana yaşar. Gönülde hem keder tahtı bulunur hem de mutluluk bahtı. Bunların muhakkak gönülde payları değiştirilemez konumları vardır.


Lakin gönlün içindeki bu zıtlık, çokları tarafından bir türlü kabul edilemez. Göğsün içinde, sanki ruhun bedenini tutan gönlün, hem kışı hem yazı aynı anda barındırabileceği gerçeği yalanlanır. Belki de bu hakikati kabul etmek, zehir ve panzehiri bir anda içmek gibidir insan için. 

Halbuki insan, yüreğindeki bu zıtlığı kabul etmedikçe, onunla sulh imzalamadıkça kendisiyle daima çatışma halinde olacaktır. Ve nihayetinde bu çatışma, insanı hayatın dehlizinde sürekli başa saran bir döngüye takılı bırakacaktır. Şimdiki anına hüzün düşen bir insan, geçmişindeki ab-ı hayat olan sevinçlerini öldü bilecektir. Bu idrak ise kişinin zihninde, ömründeki mutlulukların karşısına büyük bir pankart açarak, “Kederinle yeniden başa sardın” namesini okuyacaktır. Oysa insan için geçmiş bin bir keder ve sevinçlerle dolu, aynı minvalde gelecek de bu iki olguya mayalı bekler. Hal böyleyken insanoğlu neden hüznünün incisini neşesiyle yitirmeye, neşesini ışığını ise derdiyle söndürmeye bu kadar çok talepkârdır?


Çünkü hislerinin göğüne keder düştüğünü gören insan daima kederin gölgesinde olduğunu kabul ederse hayatında şahdamarı kadar yakınlığına takılmış neşelerini görmeyi ıskalar. Gerçeği sıyırarak büyük bir girdaba yönelmiş ok gibi…  Aynı zamanda mutluluğun cümbüş renkleriyle körleşen bir insan da nefesinin görünmezliğinde saklı, ölüm ölçüsünce kederine âmâlaşır. Tıpkı tebessümün kenarında henüz az önce buğulanmış gözyaşı soğukluğu gibi…


Tuhaf bir gerçek ki insan içindeki baharı, “ilk” ve “son” unvanlarıyla birlikte kabul edemez. Her zaman sadece bir tanesine sıkıca tutunmak ister. Acısının derin bir sızısı varsa onu kabule yaklaşır, gülşeninin tebessümü varsa onu simasında tablolaştırmaya çalışır. Fakat bu seçim yanılgılarla doludur. Zira dünyada sızlayan acıya elbet bir gün merhem sürülür, gülümsemeyi canlı renklerle çizen tablonun görüntüsü ise zamanla ömrünü tüketir gibi solgunlaşır. Gönüldeki bahara “ilkbahar” ya da “sonbahar” nazarıyla tek taraflı tutunmak, hakikati yaldızlarla örtmek kadar oyuncu, bir o kadar da yalancıdır.


Ağlayan iki göze, gülen bir çehre neden yakıştırılamaz? Keder ve neşe bu kadar bütün ve birbirini bir yapbozun parçaları misali tamamlarken ne için bir cephede iki düşman gibi birbiriyle savaştırılır? Hangi taraf değil, bu işin sonunda kim kazanacaktır? Hiç kimse… Gönlün bir yarımı ilkbahar yeri, bir yarımı ise sonbahar yeridir. İlkbahar tarafındaki şems, sonbahar tarafındaki kışı ısıtamaz. Sonbahar tarafındaki soğukluk da ilkbahar tarafını asla üşütemez.


Peki ya kalbimizin bir kefesinde hazan, bir kefesinde sevinç varken ve bunlar sürekli birbirini dengeler eylemlerle bir artıp bir azalırken ne yapmalıdır insan? Kabul etmeli, yalnızca bu çatışma gibi görünen birlikteliğin varlığını tasdik edebilmeli. Bu zıtlık, bir görülmeli. Çünkü bahar, gönülde “ilk” ve “son” unvanlarını birlikte taşır.

 
 
 

Comments


bottom of page